Pages

Bilim Kurgu Hikayesi - Kaybedilmiş Bir Savaş

Bilim Kurgu Hikayesi - Kaybedilmiş Bir Savaş

Merhabalar yavaş yavaş bir hikaye yazıyorum aklımda çok güzel fikirler var umarım hoşunuza gider bir film gibi kafamda oluşturup yazıyorum. Bu kadar başlıklara ayırmamın sebebi aslında Wattpad'de yazmam kısa kısa yazıyorum ve atıyorum burada da biriksin istedim. Belki daha çok insana ulaşır.




Hikaye Açıklama:

Yüzyıllar önce yapılan bir savaş, büyük zayiatlar...

Fakat bu savaşı kaybedenlerden birisi unutmadı, savaşta savaşmamış birisi atalarının intikamını ve topraklarını istiyor!

Hem de elinde sadece efsaneler ve tarih olan birisi, kaybedilen savaşı kazanacak olan kişi.

O kişinin adı Magnus.




Kaybedilmiş Bir Savaş



Magnus'un ani rüyaları


     Yüzyıllar önce rüyalarında hiçbir şey göremeyen Magnus adlı bir genç, rüya görmeye başlıyor.

Rüyasını görmekle de yetinmeyen Magnus, zaman geçtikçe rüya anında bilincinin açık olduğunu fark ediyor ama rüyaları da git gide korkunç bir hal alıyor.

Birden bire nasıl olur da hiç rüya görmezken, hem rüya görüp hemde rüyasında bilinci açık olabiliyordu. Bu kabuslar biriktikçe bu işi iyice düşünmeye başladı. Bunun sıradan bir şey olmadığını biliyordu, çünkü evindeki kütüphanede efsaneleri çok okumuş ve bir çoğunun gerçek olduğuna inanıyordu. 

Hemen kütüphaneye gidip araştırma yapmaya başladı. Bir sürü efsane okudu elfler, cüceler, ejderler, farklı evrenler ama kendisiyle ilgili pekte bir şey bulamadı. Kitapları kapatırken başka bir masada açık bırakılmış bir kitap gördü. Kitabı yerine koymak için kitaba doğru yöneldi tam kitabı alırken, kitapta bir iksir görseli gözüne çarptı.

Efsanelere dayanamayan Magnus hemen bir göz gezdirdi. Bir iksirden bahsediyordu, evrenler arası seyahati mümkün hale getirdiği yazıyordu. Bir an düşündü, acaba gördüklerim bir rüya değil miydi? diye. Tam tersine hiçbir iksirde içmemişti. Daha doğrusu önceden hiçbir iksiri gözleriyle görmemişti. Kitabı alıp, yerine koydu ve kütüphaneden ayrıldı. Akşam yemeği için evine doğru yol aldı.

Aklında sürekli okuduğu efsaneler dönüyordu. Kaçırdığım bir şey mi var diye düşünüp duruyordu. Belki de gerçekten birden bire böyle oldu ve o kadar da şaşırılacak bir şey değildi.

Evine vardığında annesi yemeği hazırlamıştı ve sofrada onu bekliyordu. Sofraya oturdu, annesine olanları anlatmak istemiyordu çünkü annesi Magnus'a sürekli efsanelere inanmaması gerektiğini söylüyordu.

Yinede utanarak başına gelenleri yavaş yavaş anlatmaya başladı. Beklediğinin aksine annesi anlatılanları çok olağan bir şeymiş gibi dinliyordu.

Magnus ise çok heyecanlıydı yemeğini bile yemeden, gerçekten olabilir mi diye annesinin gözünün içine bakarak anlatıyordu, fakat annesi bunlar normal şeyler diyerek geçiştirdi. Magnus'un aklında soru işaretleri ile yemek yemeye başladı. Düşünüyordu, başka hiçbir şeyi düşünmediği kadar düşünüyordu.

Yemeğini yiyip odasına çekildi, karanlıkta olan bitenleri düşünüyordu, bir yanı sürekli efsanelere inanmak istiyor bir yanı ise sadece birer uydurma diyor.

Ve yavaş yavaş uykuya daldı...


Magnus Ne?



"Şimdi sıçtık" dedi ve sağına soluna bakmaya başladı.Bu sefer önceki rüyalarından farklı bir yerdeydi.


Etrafta enteresan hiçbir şey yoktu, ta ki arkasına bakana kadar,

arkasında koca bir kale duruyordu korkunç!, duvarları oluşturan taşların bazıları yoktu, bir döküntüydü adeta kale, ya tamir edecek kimse yoktu, yada tamir edilmeye ihtiyaç yoktu.

Aklında soru işaretleri ile yavaşça kaleye doğru yaklaştı, her adımını atarken 2 defa düşünüyordu. Kalenin döküntü duvarlarının arasından içeriye girdi. 

Terkedilmiş gibi görünüyordu. Rahatladı ve sakince dolanmaya başladı.

Birden yüksek sesli bir çan çalmaya başladı, dönüp hemen kaçarken kalenin duvarının üstünden birisi önüne atladı.

Çirkin, mide bulandırıcı bir şeydi karşısındaki, insana benzemiyordu, daha doğrusu hiçbir şeye benzemiyordu. Geri geri yürümeye başladı. Etrafındakilerden daha da çoğaldı Magnus'un etrafını sarmaya başladılar.

Magnus tir tir titriyordu, çok korkuyordu, gördüklerine inanamamakla beraber ayakta duracak halide kalmamıştı. Etrafındakiler sadece sesler çıkarıp etrafını sarmışlardı, ona zarar vermiyorlardı fakat çok kızgın oldukları belliydi. Birden etrafındakiler açılmaya başladı ve onlardan birisi geliyordu fakat diğerleri gibi değil, o daha büyük duruyordu.


Üstündeki kıyafetler ve takılar da onun bir lider olduğunu düşündürdü Magnus'a. İyice yaklaşıp gözünün içine baktı, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.Kalın ses tonuyla "Nesin sen?" dedi. Korkudan dili tutulmuş Magnus, "şey Magnus, Magnus benim adım" dedi. Kalın ses tonuyla tekrar "Magnus Ne?" dedi "Adım efendim" diyecekken, birden kalın sesiyle bağırdı "Cevap ver bana, Nesin sen? Nasıl geldin buraya? Napıyorsun Burada?" dedi ve sözünü bitirmesiyle Magnus'un bayılması bir oldu.


Gözünü açtığında evindeydi, çok yorgundu, acıkmış ve susamıştı. Aynı zamanda okula da geç kalmıştı. Evde bir tur attığında evde kimsenin olmadığını gördü.

Aklında olanlar vardı, gerçek olduklarına adı gibi emindi. 

Evde tur atıp düşünmeye başladı


Asıl evren? İnsan mı değiliz?



Başına gelenleri yavaş yavaş anlamaya başladı.Koşa koşa kütüphaneye gitti, kütüphane artık daha farklı geliyordu gözüne, evde korkuyla geziyordu.Hemen iksirden bahseden kitabı eline aldı, dış kapağında bir çeşit semboller aynı zamanda sert, eski bir kapağı vardı. Sayfalara bakmaya başladı. Kitap çok eskiydi, üzerinde herhangi bir tarih de yoktu. Yırtmamak için sayfaları yavaşça ve nazik bir şekilde çeviriyordu. Kitabı okuduğu zaman, "evet, aynı" diyordu içinden. Tek farkı herhangi bir iksir içmemişti. "Acaba doğuştan güçlerim mi var?" diye bir an düşündü. Benzer bir durum daha bulmak ümidiyle evdeki diğer kitapları da bakmaya başladı.


Akşam olduğunda annesi geldi, yemek hazırlandı ve sofraya oturuldu. Annesi mutlu görünüyordu, bu da Magnus'un anlatması için en iyi zaman olduğunu düşündürdü. Magnus olanları yavaş yavaş anlatmaya başladı. Annesi yine hiç şaşırmıyordu, Magnus daha fazla bu sakinliğe katlanamayıp sinirlendi, "Anne bunlar sana çok mu normal geliyor?" diye sesini yükseltti.Annesi cevap vermeyip yemeğini yemeye devam etti. İşte o zaman Magnus'un kafasında her şey yerine oturdu. Su'dan başka sıvı tükettiği tek yer eviydi. Bir an annesi çorbasına iksir karıştırdığını düşündü ve bunu da hemen dile getirdi. Sert bir tonla "Anne! çorbaya bir şey mi koydun?" dedi. Annesi, Magnus'un anladığını fark edip kaşlarını çattı, Magnus'a "Sen sıradan bir insan değilsin" dedi.

Magnus -Anlattıklarımın ne olduğunu biliyorsun yani.

Annesi -Biliyorum, biliyorum evet, hatta her gün çorbana da bir şeyler karıştırıyorum.

Magnus -Nasıl karıştırıyorsun ya? Bide karşıma geçmiş rahat rahat itiraf ediyorsun!!

Magnus -Benim özel güçlerim mi var? Cadı mısın sen?

Annesi: -Saçmalama, ne cadısı, ayrıca senin özel gücün falanda yok. Çorbaya karıştırdığım iksir asıl evrenimizle bağlantıyı kurabilmen için.

Magnus -Asıl evren? İnsan mı değiliz?

Annesi -Magnus!, sonra niye efsanelere inanınca kızıyorsun diyorsun. İnsanız, fakat insanlar sadece dünyada yaşayan varlıklar değil. Burası sadece bizim dünyamız değil. Senin tek bilmen gereken bunlar. Yarın okula gitmiyorsun, birlikte birini ziyaret edeceğiz. Yatmadan öncede sana bir iksir veririm, rahat rahat uyursun merak etme.

Diye konuştular.

Magnus, annesi gibi efsanelere inanmayan birisinden bunları duyunca çok şaşırdı. "Peki..." diyerek odasına çekildi.

Gece yatağında annesini bekledi, annesi bir şişede parlayan bir sıvı getirdi.Magnus adeta büyülenmişti, resmen şişe etrafına ışık saçıyordu. Annesi kapağını açıp Magnus'a uzattı, Magnus içmeye başlayınca başta boğazı yansa da tüm şişeyi içti.

Sonunda güzel ve rahat bir uyku çekmek için kafasını yastığına koydu.


Magnus'un babası yaşıyor mu?



Ertesi gün

Annesi Magnus'u uyandırdı. "Kalk erkenden bir yere gideceğiz" dedi. Magnus ne olduğunu anlamadan hazırlandı ve annesiyle yola çıktılar. Arabalarıyla yoldan giderken annesi birden direksiyonu çevirdi ve tarlaya girdi, Magnus korkmaya başladı gittikçe hızlanıyordu bitkiler yüzünden önlerini göremiyorlardı fakat annesi sürmeye devam ediyordu sonunda tarla bitti ama annesi hızla sürmeye devam etti Magnus önlerindeki denizi görünce bağırıp kapıyı açtı ve atladı. Annesi arabayla birlikte denize uçtu ve Magnus tekrar uyandı.


Magnus ne olduğunu anlamadan hazırlandı ve annesiyle yola çıktılar. Arabalarıyla yoldan giderken annesi birden direksiyonu çevirdi ve tarlaya girdi, Magnus korkmaya başladı gittikçe hızlanıyordu bitkiler yüzünden önlerini göremiyorlardı fakat annesi sürmeye devam ediyordu sonunda tarla bitti ama annesi hızla sürmeye devam etti Magnus önlerindeki denizi görünce bağırıp kapıyı açtı ve atladı. Annesi arabayla birlikte denize uçtu ve Magnus tekrar uyandı.


Magnus ne olduğunu anlamadan hazırlandı ve annesiyle yola çıktılar. Arabalarıyla yoldan giderken annesi birden direksiyonu çevirdi ve tarlaya girdi, Magnus korkmaya başladı ama artık  tekrar uyanmaktan sıkılmıştı, araba gittikçe hızlanıyordu bitkiler yüzünden önlerini göremiyorlardı fakat annesi sürmeye devam ediyordu sonunda tarla bitti ama annesi hızla sürmeye devam etti Magnus önlerindeki denizi görünce koltuğunun kenarlarından tuttu ve gözlerini kapattı. Annesiyle birlikte denize uçtu ve Magnus TEKRAR UYANDI.

Bu sefer evinde değildi karşısında bir adam vardı.

"Tebrikler genç adam!" dedi.

Magnus ne olduğunu anlamadan şokla karışık "teşekkürler" dedi ve içeriye annesi geldi gülümseyerek kapının yanında Magnus'a doğru baktı. 

Adam da gülümseyerek "ben Walter, baban Walter" dedi. 

Magnus gözleri dolu şekilde annesine baktı, annesi doğrularcasına kafasını sallıyordu onun da gözleri dolmuştu. Magnus gözlerinin içine baktı kafasında sorgulamaya çalıştı kızdı fakat sadece mutlu zaman geçirmeye ihtiyacı vardı sadece sarıldı.

Walter gülümseyerek "Demek zamanı geldi, hadi kalk öğrenip yapman gereken çok şey var." dedi.







Hasqer

Dikkat! Yazılım çağına giriyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder